ALIEN BİR HASTALIKTIR – Karaköy Mono

Bütün canavarları biz yarattık, biz büyüttük. Alien’ı da! Hayatımıza canavarları biz soktuk, onlarla savaşmak zorundaydık. Biz insanların en temel merakı ve uğraşısı bu oldu. Bir yabancıya kendimizi ancak güçlü olduğumuzu göstererek kabul ettirebilirdik. Biraz bizden farklı, ama tabii ki bizim gibi zeki, becerikli olmalıydı. Hem de bizden daha özellikli yanları olmalıydı. Mesela daha çirkin, daha korkunç. Bizden daha korkuncu nasıl olabilirdi; bir Alien yaratarak.
Onun için uzaya gemiler hazırlandı ve mürettebat aklını yemişçesine başını bir canavarla belaya soktu. Artık bizim de aklımız başımızda değil, en önemlisi hiçbir yer güvenli değil. Yaratıklarla boğuşmak zorundayız, uzaydan gelen tehlikelere dikkat etmek zorundayız. Bir canavarla yüz kez karşılaşırsak yüzüncüsünde asıl canavar biz olmak zorundayız onun insanı nasıl parçaladığını öğrenmiş olarak, yok edilişin kin dolu kıskacında nasıl kıvrandığını görerek haykırmak zorundayız. Bizim için hepsi bir başlangıçtır. Canavar yaratmak bizim için yeni bir süreçtir. Sigourney Weaver bir bilim kadını, savaşçıydı. Silahını alarak araştırmalara başladığında kimsenin öngöremediği ilk kez yaşanmış ya da yaşanacak heyecanlar için bir Alien’ımız vardı. Modern Çağ’ın savaşçıları hayatını bir şeye adamışlardır. Ve bunun asıl nedeni de insana-insanoğluna bulaşacak tanımsız şeylere hadlerini bildirmek, uğraşıp sonuç almaktır. Birlikte hep birlikte bir amaç uğruna çıkılan yolculuklar insana neşe ve bol keyif verir. İşin ucunda sahici duygular yaşamak, hayatı zıplatmak olduğu için siz de ışık hızlarına alışır, karanlığın yüreğine bodoslama dalarsınız. Mücadeleyi izliyoruz, hangi silah kullanılmalı öğreniyoruz kapımızı kime açıp açmamamız gerektiğine karar veriyoruz. Sesler duymak bizi rahatsız etmiyor artık. Korkunç siluetler işimize geliyor. Kopardığımız artık kendi kulağımız değil, kendimize dönük hınçlarımız bir canavarla son buluyor. Rahatlasak da rahatlamasak da hoşumuza gidiyor bütün bunlar. Kendimizi öyle güzel ikna ediyoruz ki, kucağımıza çocuklarımızı alıp, kendi hayatımızı onlarınkiyle eşitleyip, bir adım sonra kaçacak yerimiz kalmadığında bile son bir umut için çarpıştığımız bilinsin istiyoruz. Lavlar saçan, saniyede yüzlerce mermiyle hedefimizi delik deşik edecek olan kollarımızın uzantısı, artık elimizin bir parçası silahlarımız: Alien’ı biz yok edebiliriz, ancak onu yok edecek başka güçler de vardır. Uzayın neresinden geleceğine karar vermek bize kalır. O da başka bir yaratıktır ve ikisinin savaşı da oldukça keyiflidir. Birisinin kemikleri ya da iskeleti çatır çatur ses çıkardığında, orada gerçek bir can pazarı yaşandığına inanırız. O an için bir son olmalıdır fakat sonrası hep yeniden düşünülen planlanıp kurgulanan bir oyundur. Büyük bir keşif harekatıdır yapılanlar; Fetih. Son bulmasını istemeyeceğimiz bir fetih. Canavarlar yaratmak heyecanlı başka dünyaların içine girmek için tutunacak en sağlam daldır. Canavarları yarattık ve yok ediyoruz. Korktuk ama korkak olduğumuz için değil. Daha güçlü duygulara yol alalım diye yaptık bunları. Bir canavarı çözümlemek zor olsa gerekti. Belki önceden öyleydi. Artık? Artık, öyle değil. Oturup izliyoruz her şeyi. Ekranda, afişlerde, medyalarda. Birkaç canavar daha lazım bize, silahlarımız paslanıyor, bu bir tehlike sinyalidir. Uzaya kalkacak araç yakıtını alıyor. Motorlar çalıştı ve ısınıyor. Bizi bekleyen yeni canavarlara yeniden can vermek için…