YAĞMURLA GELEN – Karaköy Mono

Kadınlar, esmer görüntüsüdür yağmurun

siz, esmenin ne olduğunu bilecek kadar

cesur sade ve akışkan

kadınlar, gelen çağların gümbürtüsüdür

ter akan alınlardan salıncaksız sokaklara

işlerken ellerin gibi mis kokan…

oynadığın oyunların bir özeti

kaldırdığım kağıtların içinde gizlidir, bana ne!

geri yuvarladığım sandalyeler için tepinirken

kollarım sende bitiyor ansızın, suprume!

kadınlar, saygısız insanların üstüne akın

nereden çıkarsa çıksın renklere bulayın

boyanız bedava istemek size kalmıştı

ama ansızın bir yağmur esen bir rüzgar

bulaştırınca sarı, kırmızı, mor ve tütsü

bilemeyen kafaların işlerine zor kaldı ancak

kaçmamak iş değildi sebepler fani

işten çıkarken koşmana gerek yoktu

ben köşeden el salladımdı duymadın

ben elimi kaptırdımdı sallamadın

kadınlar kadar cesur ve akışkan

bir kerede üç şamar atan, üç oğlana

bir su, bir dal ve bir topak

oyna neredeyse düşecekti alçak

düştüğünde salıverilecek olandan

bahsedildiğini duymuştum

sen, cesur ve zortlak

almadım ve kalamadım siz

kadınlar kadar olamadım

işte yeni dünya ve işte benim kadınlarım

karşıma geçecek kadar esir ve geri,

döndürecek kadar dünyanın başını

iş bilen haykıran, hak eden seven

ey mutlu kadınlardı sesimin ulaştığı

ben istedim diye olmamıştı kadınlar

ben olamazdım senden geçemeseydim

saçlarım taranmasaydı ben sevemezdim

kadınlar, esmer görüntüsüdür yağmurun

ben çılgın uşak ve kaba olacak kadar

atalete teslim olmamış bireyim

ben senin içi dolu dünyanım

bana sakız al balon yap ben uçarım

ey kadın ben kaçmadan değişirim

korkmadan dövüşürüm

ılık suda yıkanırım seni ellerinle

nereye dokunduğunda

çekinecek bir şey

olmadığını bilecek kadar

ey kadın kadınlar kadını SEN

işler biterken koynuma girdiğinde

yataklar utanacak senden ben seni seveceğim

uyutacak saçların seni ben sebebini bileceğim

fark etmeyecek gece

ben üçünde gideceğim…