Roberto Bolaño: Vahşi Bir Hafiye Üzerine – Karaköy Mono

GÜN AĞARMASI

Güven bana, odamın ortasında

yağmuru bekliyorum. Tek başımayım. Umursamıyorum

şiirimi bitirip bitirmeyeceğimi. Yağmuru beklerim,

kahvemle ve pencereden seyrederek güzel

manzarasını

avluların, kıyafetler asılı durur,

sessiz mermer kıyafetler şehirde, rüzgarın

olmadığı ve vızıltısı uzaktan duyulduğu

renkli TV’nin, seyredilen bir aile tarafından,

ki onlar da, bu saatte, beraber kahve içiyor etrafında

masanın: güven bana: o sarı plastik masalar

ufka ve ötesine açılıyor:

apartmanların yapıldığı banliyölere doğru,

ve 16 yaşında bir çocuk üstünde

kırmızı kiremit yığınının, makinelerin hareketlerine dalmış.

Çocuğun saatinde gökyüzü devasa,

esintinin oynadığı içi boş vida. Ve Çocuk

fikirlerle oynuyor. Fikirlerle ve donmuş sahnelerle.

Yerçekimi ağır şeffaf sis

gözlerinden yükseliyor.

Güven bana: aşk değil yaklaşan

ama güzellik, çalınmasıyla ölü şafakların.

Roberto Bolaño,

*Eserin İngilizce’sinden çeviren İrem Civelek

 

 

Roberto Bolaño: Vahşi Bir Hafiye Üzerine Kısa Not

Credit: Luzphoto/Getty Images

Şili’li şair-yazar Roberto Bolaño, yazdığı romanlarla bilinir olmuş, kendi habitatındakilerle de hem yaşarken hem de sonrasında etkileşim içinde biri. Bolaño’nun Borges üzerine yazdığı metinlerde ondan ilham aldığı belli. Şiirleri, aslında yola ilk onlarla başlamasına rağmen, romanlarından sonra tanınmış. Onun şiirlerinin özellikle bazıları, tasvirleri ve duygusu ile başlı başına sinematografik bir hikâye uyandırıyor.

İspanyolca asılları incelendiğinde şekil olarak serbest gözükseler dahi, içindeki sesler ve anlatım şekli ile düz yazıdan ayrılıyorlar. Kendi sesinden dinlenilen eserlerde senfonik tınısı hemen fark ediliyor.

Onun eserlerinde -şair olmasının verdiği etkiyle de- acımasız hayat koşulları eleştiriden geri durulmadan sanat eseri haline gelmiştir. Bunu yaparken ustalığı okuyanı sanki romantik yanı baskın hoş bir metinle karşı karşıya olduğu hissine bile kaptırabilir. Aslında o hayatının ilk dönemlerinde zorluklarla boğuşmuştur. Düz yazıya yoğunlaşmaya öncelikle ailesini geçindirebilmek için para kazanma amacıyla başladığı söylenir. Bana kalırsa, içinden geldiği ve kendi eliyle değdiği toplumsal sorunları aktarırken doğal olandan kopmaz. Samimiyeti bir taraftan da okuyana unuttuğunu sandıklarını hatırlatırken diğer yandan da kucaklar.

Geriye bıraktığı düz yazı eserleri arasındaki Vahşi Hafiyeler (1998), Tılsım (1999), Uzak Yıldız (2005), Lümpen Roman (2002) ve 2666 (2004) Türkçe’ye de çevrildi.

Son yazdığı eserlerin içinden beş tanesini telif hakları ölümünden sonra ailesine miras kalsın diye saklamış. Düşününce, sanki ailesini de romanlarıyla okurlarına emanet etmiş gibi. Beş yıla yakın onlar için çalışsa da yakınlarına vasiyetini ölümüne az bir süre kala açıklamış. Onlar ise beş kitabın birbiriyle devamlılık içinde olduğunu görünce tek bir eser altında birleştirmeye karar vermişler. Ortaya 990 sayfalık ‘2666’ çıkmış.

Basılan şiir kitapları arasında Daybreak’i de içeren The Unknown University (Bilinmeyen Üniversite) 1993 tarihli. Şiirlerini İspanyolca aslından İngilizce’ye kazandıran çevirmen Laura Healy. Gün Ağarması (Daybreak) yine bu kitaptan Türkçe’ye çevrilmeye çalışıldı.